Fransa Yüksek Hukuk Mahkemesi, cinsiyete dayalı maaş eşitsizliği kanıtlanırken, mahkemelerin, veri sorumlularına diğer çalışanlarla ilgili kişisel verileri açıklama zorunluluğu getirebileceğine karar vermiştir.


Fransa Yüksek Hukuk Mahkemesi, cinsiyete dayalı maaş eşitsizliğinin kanıtlanması halinde, mahkemelerin, veri sorumlularından diğer çalışanlarla ilgili kişisel verileri açıklamaya zorlayabileceğine karar vermiştir. Verilen bu karar, istihdamda cinsiyet eşitliğini korumak için orantılı bir önlemdir. 


Şikâyetçi, veri sorumlularının(aynı gruba ait iki şirket) eski bir çalışanıydı. Şubat 2019 tarihinde işten çıkarılmasının ardından, aynı pozisyonda çalışan ve kendisinden daha yüksek maaş alan erkek meslektaşlarıyla ilgili olarak cinsiyet eşitsizliği iddiasıyla İş Mahkemesi’ne şikâyette bulunmuştur.


Uyuşmazlık sırasında İş Mahkemesi, veri sorumlularının 8 erkek çalışanın maaş bordrolarını sunmalarını zorunlu kılmıştır; bu bordrolar, ödeme, ad, soyad ve yıllık kazanılan miktar gibi kişisel verileri ortaya çıkaracağından, veri sorumluları bu kararı Yüksek Mahkeme nezdinde temyiz etmiştir.


Veri sorumluları, iş mahkemesinin bu bordroların ifşa edilmesini emrederken GDPR ilkelerine uyumluluğu sağlamadığını düşünmektedir. Özellikle, söz konusu verilerin insan kaynakları departmanı aracılığıyla toplanma amacından farklı bir amaç için işlendiğini ve İş Mahkemesi'nin güvenlik, gizlilik ve gerektiği süre kadar saklama tedbirlerini uygulamadığını belirtmişlerdir. Bu nedenle veri sorumluları İş Mahkemesi'nin, GDPR'ın 4, 6 ve 32. maddelerine ek olarak sınırlı amaçla işleme, hukuka uygunluk, adillik, şeffaflık, gerektiği süre kadar saklama, gizlilik ve bütünlük ilkelerini ihlal ettiğini ileri sürmüştür. 


Veri sorumluları ayrıca maaş bordrolarının ifşa edilmesinin maaş eşitsizliğini kanıtlamak için mutlak surette gerekli olmadığını ve bu nedenle söz konusu ilgili kişilerin haklarının ihlali ile izlenen amaç (maaş eşitsizliğini kanıtlamak) arasında orantılılık bulunmadığını belirtmiştir.


Yüksek Mahkeme, özel hayatın gizliliği hakkının mutlak bir hak olmadığını hatırlatmıştır. Dolayısıyla, özel hayatın gizliliği hakkının, başka bir temel hakla çatıştığında, orantılılık ilkesine uygun olarak, diğer temel haklarla dengeli bir şekilde toplumdaki işlevi dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.


Bu davada Yüksek Mahkeme, diğer çalışanların mahremiyet hakkını etkileyen bilgilerin ifşa edilmesinin kanıt hakkının kullanılması için gerekli olduğunu ve izlenen amaçla, yani çalışanın istihdamda cinsiyet eşitliğine ilişkin meşru menfaatinin savunulmasıyla orantılı olduğunu değerlendirmiştir.


Mahkeme bu nedenle temyiz başvurusunu reddetmiştir.


İlgili karara buradan ulaşabilirsiniz.